Katılım Finans Ürünleri

Taksitli satış ve vâde farkı câiz midir?

Vâde farkı mal bedelinin, hizmet karşılığı alınacak ücretin veya kiranın peşin ile vâdeli olması durumunda ortaya çıkan farktır. Bu farkın dinen meşrû olup olmadığı ve fâizden farkı sürekli tartışılan bir husustur. Bu konuya (vâde farkı alınmasının meşrûiyetine) ışık tutacak Kur’ân ve Sünnet’te “doğrudan” bir delil bulunmamaktadır. Ancak fâiz, doğrudan paranın ya da mislî/standart bulunabilen bir malın borç verilip, fazladan para veya fazla mal ya da menfaat talep etmektir.

Örneğin bir kimseye 1000 lira borç verip bir ay vâde sonunda 1200 lira istemek, 100 kilo buğday verip bir ay sonra 120 kilo buğday istemek ve 1000 lira borç verip borçludan borç dışında bir de hizmet etmesini istemek fâiz sayılır. Vâde farkı ise bir malın para ya da farklı bir mal karşılığı vâdeli satımında ortaya çıkmaktadır. Mesela peşin bedeli 10 lira olan bir kalemi bir ay vâdeli 12 liraya satmak vade farkıyla satım yapmak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla faiz ile vâde farkı arasında temelden fark bulunmaktadır. Ayrıca alım satım (ticâret), Kur’ân’da kayıtsız/mutlak olarak mübah kılınmıştır. Âyet-i kerîmede açıkça şöyle buyrulmaktadır: “Allah alışverişi helal fâizi haram kılmıştır”17. Bu da vâdeli alım satımın câiz olduğunu göstermektedir. Yine para vâdeli mal peşin (normal vâdeli satış) alım satımın tam tersi olan para peşin mal vâdeli (selem satışı) alım satıma da izin verilmiştir18. Rivâyete göre Hz. Peygamber (aleyhisselâm) de bir Yahûdîden veresiye buğday alıp zırhını ona rehin bırakmıştır19.

Bütün bunlar vâdeli mal satışlarının mübah olduğuna işâret etmektedir. Yine İslâm hukûkunun temel kâidelerinden biri de şudur: “Eşyâda aslolan ibâhadır”. Yani yasaklanmamış herşey mübahtır. Dolayısıyla vâde farkının mübah olduğunu gösteren bir delile değil, haram olduğunu gösteren bir delile ihtiyaç vardır. Bu olmadıkça vâdeli alım satımın ve vâde farkının câizliğine hükmetmek gerekir.

Vadeli Fiyatı Etkileyen Temel Dinamikler



İslâm hukukçularının konu hakkındaki değerlendirmeleri ise şöyledir:

Rivâyete göre Abdullah b. Abbâs (ö. 68/688) (radıyallâhuanhümâ) şöyle demiştir: “Bir mal için peşin şu fiyata vâdeli şu fiyata demekte beis yoktur. Ancak alıcı ile satıcı akdi bunlardan birine göre tamamlamadan ayrılmamalıdır”20.

Medîneli büyük tâbiî Saîd b. el-Müseyyeb’den (ö. 96/714) aktarıldığına göre selefleri “Bu giysiyi bir ay vâdeyle ona, iki ay vâdeyle yirmiye satarım deyip bunlardan birine karar vererek akdi tamamlamayı meşrû görmüşlerdir”21.

İbn Şihâb ez-Zührî (ö. 124/741) ve Katâde b. Diâme’nin (ö. 117/735) de neticede iki fiyattan birine karar verilirse peşin ve vâdeli iki bedel teklifini câiz gördükleri nakledilmiştir22.

İmam Tirmizî (ö. 279/892) “Hz. Peygamber bir satış içinde iki satış yapmaktan nehyetti” hadisini naklettikten sonra şöyle demiştir: “Âlimler bu hadise dayanarak hüküm vermişlerdir. Âlimlerden bir kısmı bu hadisi şöyle açıklamışlardır: Bir satışta iki satış yapmak “bu giysiyi peşin ona, vâdeli yirmiye satıyorum” deyip bu bedellerden birine karar vermemekle olur. Eğer bunlardan birine karar verip alışverişi tamamlarlarsa o zaman bir beis olmaz”23.

Büyük Hanefî âlimi Serahsî (ö. 483/1090) vâde farkının câizliği hakkında şöyle der: “Eğer akdi vâdeli şuna, peşin şuna ya da bir ay vâdeyle şuna, iki ay vâdeyle şuna şeklinde yaparlarsa akid fâsit olur. Çünkü alışverişi belirli bir semen mukâbili yapmamış olurlar. Ayrıca Hz. Peygamber bir satışta iki şartı nehyetmiştir. Bir satışta iki şartın açıklaması işte budur. Hz. Peygamber’in bunu mutlak olarak nehyetmesi böyle yapılan akidlerin şer’an fesâdını gerektirmektedir. Ancak bu hüküm alıcı ile satıcının bu hal üzere ayrılmalarıyla mukayyeddir. Eğer akdi bitirir ve belirlenmiş bir semen üzerinde akdi kesinleştirirlerse o zaman akid câiz olur. Çünkü bu durumda akdin sıhhat şartlarını tamamladıktan sonra alışverişi bitirmiş olurlar”24.

Çağdaş İslâm hukukçularından Hayreddin Karaman da şöyle der: “Vâde farkı fâiz değildir. Peşin yüze satılan bir malı, mesela alt ay vâde ile yüz elliye sattığınız zaman bu “elli” fazlalık fâiz değil, vâde farkıdır. Vâdeli alım satımda mal satılıp para alındığı için bu meşrû olan bir bey’ akdi olur. Yüze aldığınız malı peşin mesela yüz elliye sattığınızda buradaki fazlalık nasıl fâiz değil kâr ise, aynı malı vâdeli yüz seksene sattığınızda da bu seksen fâiz değil, vâde sebebiyle yapılmış daha fazla kârdır”25.

Hülasa İslâm hukûkçuları vâde farkını fâiz saymamışlardır.


17. el-Bakara, 2/275. Bu âyette “peşin alım satımlar mübah, vâdeliler değildir” gibi bir kayıt konulmamıştır. Nisâ Sûresi’nin 29. âyetinde ise “Ey imân edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin! Karşılıklı rıza ile yapılan ticâret başka…” buyurulmaktadır. Bu âyette de ticârete kayıt konmamaktadır.
18. el-Bakara, 2/283. âyetine “müdâyene âyeti” ismi verilir ve bu âyette borçlanma durumunda yapılacaklardan bahsedilir. Bu âyet özellikle selem yoluyla borçlanmalar için nâzil olmuştur. Ancak yine de diğer borçlanmalar için de geçerlidir. Hülasa fâiz yoluyla borçlanmak haram kılındı diye vâdeli her türlü işlem haram kılındı zannedilmemelidir. Bk. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Eser Neşriyat, 1979, II, 979.
19. Buhârî, Sahîh, II, 738, 767, 887; İbn Mâce, Sünen, II, 815.
20. İbn Ebî Şeybe, Musannef, IV, 307.
21. Abdurrezzâk b. Hemmâm, el-Musannef, I-XI, (thk. Habîburrahmân el-A’zamî), Beyrut: el- Mektebü’l-İslâmî, 1403, VIII, 136.
22. Abdurrezzâk b. Hemmâm, Musannef, VIII, 137.



Kaynak: Sorularla Katılım Bankacılığı/Doç. Dr. İshak Emin AKTEPE/TKBB Yayın No: 5

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir