Ekonomi ve Finans

“Elimizdeki tüm araçları Liralaşma Stratejisi çerçevesinde kullanmayı sürdüreceğiz”

Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu, “Enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar tüm araçları Liralaşma Stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz.” dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, banka faaliyetlerine ilişkin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda sunum yaptı.

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının, küresel ekonominin tedarik zincirlerinde kalıcı hasar bıraktığına işaret eden Kavcıoğlu, salgının olumsuz etkileri bitmeden Rusya-Ukrayna Savaşı’nın, enerji ve emtia fiyatlarının tarihi yüksek düzeylere çıkmasına yol açtığını söyledi.

Kavcıoğlu, OECD’ye üye ülkelerin enerji harcamalarının milli gelirlerinin yüzde 18’ine ulaşarak 1970’lerde yaşanan OPEC krizinden bu yana kaydedilen en yüksek seviyelere ulaştığını vurgulayarak şöyle konuştu:

“Bu gelişmeler, küresel büyüme ve enflasyon rakamlarına çok olumsuz yansımıştır. Örneğin, en büyük ticari ortağımız olan Avrupa Birliği’nde rekor nitelikte dış ticaret açığı oluşurken, enflasyon da tarihi ortalamaları aşmıştır. Etkisi sürmekte olan pandemi nedeniyle yükselen küresel enflasyon, savaşın yıkıcı etkisiyle artış eğilimini hala sürdürmektedir. Küresel enflasyon artışlarının temelinde arz şokları kaynaklı maliyet enflasyonu bulunmaktadır. Dünya genelinde üretici ve tüketici fiyatları enflasyonu arasındaki fark artmaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı’yla birlikte yükselen enerji fiyatları, özellikle net emtia ve enerji ithalatçısı ülkelerde üretici ve tüketici fiyatları enflasyonu arasında belirgin bir ayrışmaya yol açmıştır. Halen, İspanya, Fransa ve Almanya’da üretici fiyatları tüketici fiyatlarının 5 katı, Avro Bölgesi’nde ise 4 katı artış göstermiştir.”

Öncü göstergelerin, küresel ekonomik görünümde ikinci çeyrekte başlayan yavaşlama eğiliminin daha da belirginleşerek devam ettiğine işaret ettiğini aktaran Kavcıoğlu, küresel ölçekte sıkılaşan finansal koşulların da etkisiyle başta Avrupa ekonomisi için olmak üzere 2023 yılına ilişkin küresel büyüme tahminlerinin önemli ölçüde aşağı yönlü güncellendiğine dikkati çekti.

Küresel gelişmelerin Türkiye ekonomisine yansımalarına ilişkin de bilgi veren Kavcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Küresel arz şoklarına ve bölgemizde yaşanan savaşa rağmen, Türkiye ekonomisi sürdürülebilir düzeyde ve kesintisiz olarak büyümeye devam etmektedir. Pandemi döneminin olağanüstü olumsuz koşullarında bile hızla toparlanarak sağlam ve dayanıklı görünümünü sürdüren ülkemizin başarılı büyüme performansı çeşitli ülke gruplarıyla yapılan karşılaştırmalarla da teyit edilmektedir. Türkiye’nin küresel ekonomi içerisindeki payı, satın alma gücü paritesine göre, hesaplanan milli gelir bazında yıllar itibarıyla ikiye katlanarak yüzde 2’ye ulaşmıştır. Bu artış, 2000 yılında dünya sıralamasında 18. sırada bulunan ülkemizin, 2022 yılı itibarıyla 11. sıraya çıkmasını sağlamıştır. Ülkemiz, değişen küresel şartlara uyum sağlayarak ve bu şartların sunduğu fırsatlardan azami ölçüde yararlanarak yakın tarihteki ekonomik başarılarını güçlendirmek amacıyla Türkiye Ekonomi Modeli’ni hayata geçirmiştir. Uygulanmakta olan Türkiye Ekonomi Modeliyle birlikte ülkemizin küresel ekonomideki payı artmaya devam etmektedir.”

Kavcıoğlu, Türkiye’nin arz kapasitesini geliştirme ve sanayileşme yolunda attığı sağlam ve güçlü adımların, sürdürülebilir büyüme performansı üzerindeki olumlu etkilerinin görülmeye başlandığını bildirerek “Büyümenin alt bileşenlerini incelediğimizde, temel sürükleyicilerin net ihracat ile makine ve teçhizat yatırımları olduğu görülmektedir. Güçlü ve sağlıklı büyüme görünümü sanayi üretimi rakamlarıyla da desteklenmektedir. Net ihracatın milli gelire olan yapısal katkısı sanayi üretimine yansımıştır. İmalat sanayi kapasite kullanım oranları tarihi ortalamalarına yakın seyretmektedir. Yatırım iştahı yüksek olan firmalardaki kapasite artışı sektör genelinin ve tarihsel ortalamaların üzerinde kalarak yukarı yönlü bir seyir izlemektedir. Bu durum, küresel ekonomideki belirsizliklere rağmen potansiyel büyümeyi de destekleyecek ilave kapasite ihtiyacı kaynaklı yatırım talebinin gücünü koruduğunu göstermektedir.” ifadesini kullandı.

İktisadi faaliyette sürdürülebilir bileşenlerin payının artmasının istihdamı da olumlu etkilediğini belirten Kavcıoğlu, eylül ayında mevsimsel etkilerden arındırılmış işgücü 34,3 milyon kişiye ulaşırken işsizlik oranının yüzde 10,1 seviyesinde gerçekleştiğini söyledi.

Kavcıoğlu, 2022 yılının üçüncü çeyreğinde istihdam edilen kişi sayısının, 2020 yılının ikinci çeyreğine kıyasla hizmetler sektöründe yüzde 21,4 büyümeyle 3,1 milyon ve sanayi sektöründe yüzde 25 büyümeyle 1,3 milyon olmak üzere toplamda 4,9 milyon kişi arttığını dile getirerek “Aynı dönemde, pek çok ülkede istihdam sınırlı düzeyde yükselirken, Türkiye OECD ülkeleri arasında toplam istihdamını en fazla artıran ülkelerden biri olmuştur.” dedi.

“Ülkemiz sürdürülebilir cari fazla hedefine ulaşacaktır”

Küresel enerji ve emtia fiyatlarındaki olağanüstü yükselişle birlikte enerji ithalatının milli gelir içerisindeki payının yüzde 3,8’den tarihi rekor niteliğindeki yüzde 10,9’a çıktığını aktaran Kavcıoğlu “Bu artışın etkisiyle 2022 yılında cari açığımız yükselmiştir. Yatırım, istihdam ve ihracatın artırılması ile cari fazla vermeyi hedefleyen Türkiye Ekonomi Modeli’nin cari denge üzerindeki olumlu yansımaları, enerji fiyatları tarafından gölgelenmesine rağmen giderek daha somut hale gelmektedir. Fiyat ve çevrimsel etkilerden arındırıldığında cari dengemiz üst üste dört çeyrek fazla vermiştir. Ülkemiz, enerji ve emtia fiyatlarındaki normalleşme ile birlikte sürdürülebilir cari fazla hedefine ulaşacaktır.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, ihracatın ürün ve pazar çeşitliliğinin hızlanarak arttığını ve 2022 yılı itibarıyla ülke ve ürün çeşitliliğinin 2006 yılına göre iki katına çıktığını anlatarak 2015-2022 döneminde ihracat büyümesinin yaklaşık yüzde 28’inin yeni pazar girişleriyle sağlandığını söyledi.

İhracatçı firmaların ülke ve ürün çeşitliliğini artırmadaki göreli avantajının, ekonomiyi dışsal şoklara karşı koruyan en önemli unsurlar arasında yer aldığını belirten Kavcıoğlu, firmaların yeni ürünler ve pazarlar bulmak suretiyle sergilediği bu esnek ve dinamik yapının, küresel ölçekte yaşanan tüm olumsuz koşullarda olası kayıpların telafi edilmesine imkan sağladığını ifade etti.

Kavcıoğlu, Türkiye ekonomisinin büyüme yapısındaki dönüşümün temel sürükleyicisi olan ihracatın önemli oranda arttığını aktararak “Pandemi öncesi istikrarlı büyüyen ihracat, sonraki dönemde keskin bir yükseliş göstermiş ve 2021 yılında güçlü eğilimini koruyarak toplam 225 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. 2022 yılının ilk 10 ayında ise toplam ihracat 209 milyar doları aşmıştır. Böylece, ihracatımız geçtiğimiz yıl yakaladığı ivmeyi bu yılın ilk 10 ayında da sürdürerek her ay en yüksek toplam ihracat değerine ulaşmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.

Kavcıoğlu, Liralaşma Stratejisi çerçevesinde yaptıkları düzenlemelerle ihracatçılara üretimlerini artırmaya yönelik Türk lirası cinsinden uzun ve düşük vadeli finansman imkanları sağladıklarını da anlattı.

Kavcıoğlu, son dönemde ana ihracat pazarlarının iktisadi faaliyetlerinde öngördükleri zayıflamanın ihracat rakamlarına da yansıdığına işaret ederken “Ağustos ayı Para Politikası Kurulu metnimizde de belirttiğimiz üzere, küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış eğiliminin sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olması gerekmektedir. Bu doğrultuda, para politikamızın çerçevesini ihracatımız üzerindeki dış talep kaynaklı aşağı yönlü riskleri en aza indirecek yönde şekillendirmeye devam ediyoruz.” dedi.

“Turizm sektörü dış dengeye olumlu yansıdı”

Turizm sektörünün ilk dokuz aydaki performansının da dış dengeye olumlu yönde katkı sağladığını belirten Kavcıoğlu, “Aylık bazda bakıldığında, seyahat gelirlerinin 2022 yılı boyunca ciddi bir yükseliş göstererek önceki yılları aştığı görülmektedir.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, enflasyondaki artışın önemli bir kısmının dışsal şoklara duyarlı gıda, enerji ve temel mal gruplarındaki yükselişten kaynaklandığına işaret ederek şunları kaydetti:

“Mevcut yıllık enflasyon oranında önümüzdeki aylarda hızla ortadan kalkacak baz etkileri bulunmaktadır. Dolayısıyla enflasyonun gerçek eğilimini anlamak için aylık gelişimlere odaklanmak daha sağlıklı bir yaklaşımdır. Aylık bazda bakıldığında, tüketici fiyatlarındaki artışlar 2022 yılı başındaki hızlı gerilemeyi takiben, savaşın etkileriyle dalgalı bir seyir izleyerek yıl genelinde kademeli olarak yavaşlamıştır. Buna ek olarak, birinci, ikinci ve üçüncü çeyrekler itibarıyla ortalama enflasyon oranları sırasıyla yüzde 7,1, yüzde 5,1 ve yüzde 2,3 olarak gerçekleşerek düşüş eğilimini desteklemiştir. TÜFE’den işlenmemiş gıda, enerji, alkollü içecekler, tütün ve altının hariç tutulmasıyla elde edilen B endeksi ve B endeksinden işlenmiş gıda ve alkolsüz içeceklerin dışlanmasıyla elde edilen C endeksi tüketici fiyatlarına göre daha olumlu bir görünüm sunarak istikrarlı bir azalış eğilimi sergilemektedir. Enflasyonun dağılımına yönelik hesapladığımız alternatif eğilim göstergesi olan medyan aylık artış oranı enflasyonda ılımlı yavaşlamaya işaret etmektedir.”

Aylık enflasyonun kademeli şekilde tarihsel ortalamaları yakınsamakta olduğunu gözlemlediklerini bildiren Kavcıoğlu, “Bu gelişmeyle birlikte enflasyonun gerileyişini sürdüreceğini ve ekim ayı Enflasyon Raporu’ndaki tahmin patikamızla uyumlu bir seyir izleyeceğini öngörüyoruz. Orta vadeli enflasyon tahminlerimiz çerçevesinde 2023 yılında enflasyon oranının yüzde 22,3’e düşeceğini, 2024 yılında ise tek haneye gerileyerek yüzde 8,8 oranında gerçekleşeceğini öngörüyoruz. Merkez Bankası olarak, fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek temel amacımız doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elimizdeki tüm araçları Liralaşma Stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.

Jeopolitik gelişmelerle dalgalı seyreden emtia ve enerji fiyatlarına rağmen ithal maliyet baskısının nispeten sınırlı kalmasında, uyguladıkları politikaların bir sonucu olarak döviz kurlarının istikrarlı seyir izlemesinin de etkili olduğunu ifade eden Kavcıoğlu, bu durumun enflasyondaki yavaşlamaya katkı sağladığını vurguladı.

Kavcıoğlu, yurt içi tedarik sürelerinde 2022 yılı boyunca gözlenen iyileşmenin devam ettiğine dikkati çekerek, ekim ayı itibarıyla, tedarik süresine ilişkin göstergenin Kovid-19 salgınından bu yana ilk defa tarihi ortalamalarının üzerine çıkmasının, gelecek dönemde arz kaynaklı sorunların hafifleyeceğine işaret ettiğini söyledi.

Özellikle son bir yılda tarihsel ortalamaların üzerinde seyreden imalat sanayi fiyatlarındaki artışın ivme kaybetmeye devam ettiğini belirten Kavcıoğlu, “Bu yavaşlamanın ekim ayı itibarıyla yıllık bazda da gerçekleşmesi, ilerleyen dönemde üretici fiyatları kaynaklı enflasyonist baskıların daha ılımlı bir seyir izleyeceğini göstermektedir.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, talep dengesini de yakından takip ettiklerini dile getirerek, “Güncel verilere göre çıktı açığının enflasyonun daha düşük olduğu dönemlerdeki seviyelerden yüksek olmaması, bu dönemde talep yönlü enflasyonist baskıların diğer şoklara kıyasla oldukça düşük olduğunu tespit eden analizlerimizle uyumludur. Yılın son çeyreğinde ve önümüzdeki yılın ilk yarısında çıktı açığındaki kapanmanın süreceğini öngörüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Bu yıl içerisinde tüm politika araçlarını gözden geçirerek Türkiye’nin ihtiyaç ve koşullarına en uygun para politikası çerçevesini kademeli olarak oluşturduklarını anlatan Kavcıoğlu, “Para politikasının etki alanının dışında kalan arz taraflı maliyet baskılarına, tek başına faizleri artırmaya odaklanmış politikalarla karşılık vermenin etkili olmayacağını değerlendiriyoruz. Bunun yerine, enflasyonu düşürmek ve fiyat istikrarını kalıcı olarak tesis etmek amacıyla, üretimi ve yatırımları destekleyici, cari fazla kapasitemizi artırıcı politikalar uygulamayı gerekli görüyoruz.” dedi.

Kavcıoğlu, para politikası uygulamalarını da liralaşma odaklı bir şekilde tasarlayarak, fiyat istikrarını bozan ve ekonomiyi dışsal şoklara açık hale getiren yapısal unsurlarla mücadele ettiklerini söyledi.

Şahap Kavcıoğlu, uluslararası rezervleri güçlendirmeye yönelik proaktif bir rezerv yönetimi anlayışı benimsediklerinin altını çizerek, “Bu doğrultuda geliştirdiğimiz yeni yaklaşımlarla bir taraftan rezerv kaynaklarımızı çeşitlendirdik. Diğer taraftan, liralaşma stratejimizi de gözeten bir anlayışla oluşturduğumuz bu araçlarla döviz kurları üzerinde istikrar sağladık. Tüm bu adımları, fiyat istikrarını kalıcı olarak sağlama önceliğimiz doğrultusunda, enflasyonu besleyen yapısal unsurları bertaraf etmek ve enflasyonu bir süreliğine değil, kalıcı olarak düşürmek üzere attık.” değerlendirmelerinde bulundu.

Ağustos-kasım döneminde politika faizini toplamda 500 baz puan indirerek yüzde 9 seviyesine getirdiklerini anımsatan Kavcıoğlu, aldıkları kararların, 2023 yılı içerisinde ekonominin dayanıklılığını artırarak, arzın, yatırımların ve ihracatın sürekliliğine ve arz kapasitesinin korunmasına önemli ölçüde katkı sağlayacağını öngördüklerini belirtti.

“KOBİ kredilerinin tutarı ve krediler içerisindeki payı en yüksek düzeyde”

Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu, uyguladıkları para politikasının önemli bir ayağını hedefli kredi kullanımının oluşturduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Bu anlayış çerçevesinde, bir yandan kredilerin büyüme hızı, erişimi ve finansman maliyeti ile kredi faizlerini yakından takip ediyoruz; diğer yandan kredilerin iktisadi faaliyetle uyumlu kullanımı ve tabana yayılımı açısından kredi kompozisyonunu gözeten bir yaklaşımla hareket ettik. Buna ek olarak, liralaşma stratejimiz çerçevesinde hanehalkı, firma ve bankacılık kesiminin varlık ve yükümlülüklerinde Türk lirası cinsi kalemlerin ağırlığının kademeli bir şekilde artırılmasını ve finansal sistemin Türk lirası ağırlıklı bir yapıya kavuşmasını hedeflemekteyiz.”

Kredi kompozisyonunda gerçekleşen iyileşmeyi desteklemek için reeskont ve yatırım taahhütlü avans kredileriyle etkin rol oynadıklarını vurgulayan Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

“2022 yılında Türk lirası cinsinden ticari kredi kullanımı güçlü bir gelişim göstermiştir. 2022 yılı ocak-kasım döneminde TL ticari kredi net kullanım tutarı 2021 yılı gerçekleşmesinin yaklaşık 6 katı düzeyindedir. Söz konusu kredilerin ağırlıklı olarak KOBİ’ler tarafından kullanılmış olması, hedefli kredi politikamızın etkinliğine ilişkin bir diğer önemli gelişmedir. Ocak-kasım döneminde, KOBİ’ler tarafından net olarak 700 milyar TL tutarında kredi kullanımı gerçekleştirilmiştir. Bu miktar, 2021 yılının aynı döneminde KOBİ’ler tarafından kullanılan 97 milyar lira tutarındaki kredinin 7 katına yakındır. Sonuç olarak, bu dönemde, KOBİ kredilerinin tutarı ve bankacılık sektörü kredileri içerisindeki payı tarihsel olarak en yüksek düzeye ulaşmıştır.”

Şahap Kavcıoğlu, aldıkları kararların ardından, parasal aktarımın etkinliğinin güçlenerek Türk lirası ticari kredi faizlerinin politika faiziyle uyumlu düzeye geldiğini ve temmuz ayındaki seviyelerine kıyasla 15 puan civarında gerilediğini belirterek, uzun vadeli sabit getirili ve Türk lirası cinsi menkul kıymet faizlerinin de tüm vadelerde politika faizine yakınsayarak, önlemleri devreye aldıkları haziran ayından bu yana yaklaşık 16 puan azaldığını ifade etti.

Kur korumalı mevduat (KKM) uygulamasıyla Türk lirası mevduat oranının önemli ölçüde yükselerek, ocak ayındaki yüzde 35,6 seviyesinden, güncel verilerle yüzde 50 seviyesine yaklaştığını aktaran Kavcıoğlu, “KKM hesabı, YUVAM hesabı, yerel paralarla ticaret yapmaya yönelik olarak giderek daha yoğun bir şekilde kullanılan ülke para takası anlaşmaları, ihracat gelirlerinin bir kısmının Merkez Bankasına satılması gibi yeni kanallar oluşturarak rezerv akımlarımızı oldukça sağlam bir yapıya kavuşturduk. Küresel düzeyde 1 trilyon dolardan fazla rezerv kaybı yaşanıldığı bir ortamda yaptığımız bu etkin uygulamalarla rezervlerimizdeki güçlü duruşumuzu koruyoruz. Bu çerçevede, uluslararası rezervlerimiz 2022 yılında 11,5 milyar dolar artış ile 123 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır.” diye konuştu.

Kavcıoğlu, liralaşmayı bozan tüm yapısal unsurları teşhis edip, bu unsurları düzeltmeye gayret ettiklerini dile getirerek, sözleşmelerin Türk lirasıyla yapılması, sermaye akımlarının uluslararası standartlarda doğru yönetilmesi, sermaye piyasalarının derinleşerek cazip getiri sunan Türk lirası varlıkların güçlendirilmesi, döviz piyasalarında şeffaflığın sağlanması, yerel paralarla ticaret yapılması ve döviz piyasalarında dengeli yapının desteklenmesi gibi hususlarda liralaşma stratejisi doğrultusunda daha yoğun bir çalışma içerisinde olacaklarını kaydetti.



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir