İslam İktisadı ve finansal teknoloji Türkiye’de her geçen gün gelişerek büyüyor. Biz de bu gelişim konusunda Kuveyt Türk Dijital Bankacılık Grup Müdürü Dr. Okan Acar Bey ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Okan Bey öncelikle bizlere ve değerli okuyucularımıza kendinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Bankacılık tecrübem bundan 19 yıl öncesine yani 2000 yılına uzanıyor. Pamukbank ile başlayan bu süreçte Kuveyt Türk’te kariyerime devam ettim. Ardından yurt dışında bir bankada çalıştıktan sonra tekrar Kuveyt Türk’e döndüm. Bu 19 yılın 13’ü Kuveyt Türk çatısı altında geçti. Diğer yandan, akademik olarak finans üzerine doktora yaptım, mesleki alanda makaleler yazdım. Doktora tezim bir yarışmada birinci oldu. Tezim kitap olarak da basıldı. Ayrıca bazı kitap bölümleri yazdım. Makalelerim ise çeşitli dergilerde yayınlandı. Kuveyt Türk’te ürün geliştirme biriminde göreve başladıktan sonra bireysel bankacılık üzerine çalıştım. Alternatif Dağıtım Kanalları Pazarlama Müdürlüğü görevinin ardından Özel Bankacılık Grup Müdürlüğü vazifesinde bulundum. Şu an Kuveyt Türk Dijital Bankacılık Grup Müdürü olarak çalışmalarımı sürdürüyorum.
Dijital dönüşümde bankamızı bütünsel bir şekilde dijital dönüşüme sokmak istiyoruz. Aslında Kuveyt Türk, dijital anlamda belli bir yere, belli bir olgunluğa sahip bir katılım bankası. Bizim amacımız bunu daha da ileriye götürmek. Bunu yaparken, ‘rotamız dijital, odağımız insan’ anlayışını benimseyerek ilerliyoruz. Geliştirilebilir yönlerimizi, dijital teknolojileri insan odaklı kullanarak iyileştirmeyi hedefliyoruz. Bir dijital dönüşüm yol haritası hazırlayıp projeleri tek tek hayata geçirmeye karar verdik. Haritamız tamamlandı. Şu anda projelerimiz üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Kuveyt Türk’ün bir teknoloji fabrikası gibi çalışmasında etkili olan inovasyon çalışmaları nelerdir?
İnovasyonun Kuveyt Türk’ün genlerinde olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda Kuveyt Türk, üst yönetimden işe yeni başlayanlara kadar vizyonu geniş çalışanların bir arada ve serbestçe güzel fikirler bulabildikleri, iyileştirme önerileri sunabildikleri ve işlerini sürekli geliştirebildikleri bir katılım bankasıdır. Kuveyt Türk Sağlam Fikir Platformu üzerinden çalışanlarımız inovatif fikir ve düşüncelerini yıllardır diledikleri zaman kurumla paylaşabiliyor. Öte yandan, Ürün Geliştirme ve Süreç Geliştirme Müdürlükleri’nde yıllardır yeni fikirler bulup bunları projelendirerek ürün ve hizmet olarak müşterilerimize sunuyoruz. İnovatif fikirleri kendi içimizde ürettiğimiz gibi çevremizden, arkadaşlarımızdan, çalışanlarımızdan, şubelerimizden ve departmanlarımızdan da besleniyoruz. Ardından bu sağlam fikirleri geliştirip müşterilerimize sunuyoruz. Bu yıl itibarıyla Sağlam Fikir Platformunu, Dijital Dönüşüm Grup Müdürlüğü bünyesine aldık. Bugüne kadar yapılan çalışmaları değerlendirerek daha verimli hale getirmeye çalışıyoruz. Bununla ilgili bir firmayla anlaştık ve inovasyona daha yatkın çalışanlarımızı belirlemek üzere anketler yaptık. Bu anketlerin ilk sonuçları geldi. Bizler de hemen ilk çalışmaları çalıştaylar halinde yapmaya başladık. Amacımız farklı düşünce yapılarına sahip ve bize farklı açılardan destek sağlayabilecek insanları bir araya getirip Kuveyt Türk’e yeni ürünler, yeni fikirler, yeni iyileştirme önerileri kazandırmak. Bu fikirleri de çok disiplinli bir şekilde komitelerden geçirerek üst yönetimimize sunup olgun ve değerli fikirleri ortaya çıkarmayı amaçlıyoruz. Tüm bunlar inovasyona farklı bir bakış açısıyla yaklaştığımızı gösteriyor. Bu yöntemle başarımızı daha da
arttıracağımıza inanıyoruz.
Dünya son yıllarda daha önce hiç yaşamadığı ölçüde büyük bir dönüşüme sahne oluyorken Kuveyt Türk de bu dönüşümün öncüleri arasında yer alıyor. Peki, sizce bu dönüşümlerin siber tehditleri var mıdır?
Şu anda dönüşüm denildiğinde yalnızca dijital dönüşümden bahsediyoruz çünkü bunun dışında bir dönüşüm nerdeyse yok. Dijital dönüşümü insanlar farklı anlıyor, kurumlar farklı anlıyor. Biz Kuveyt Türk olarak dijital dönüşümü doğru anladığımızı
düşünüyoruz. Bizler bu dönüşümü müşteri deneyimini iyileştirmek ve çalışanlarımızın iş süreçlerini iyileştirmek adına yapıyoruz. Amacımız sırf dijitalleştik demek için bir dijital dönüşüm yapmak değil. Biz bir amaç belirledik ve o doğrultuda ilerliyoruz. Dijital dönüşüm yapılırken ister istemez karşımıza tehditler çıkıyor. Öncelikle dijital dönüşüm bütünleşik olarak bütün kurumu etkileyen bir süreç. Bu süreçte hem kurumun hem de tüm paydaşların desteği şart. Bu destek sağlanamazsa genellikle dijital dönüşümler başarılı olamıyor. Bir diğer risk faktörü ise dijitalleşmeyle birlikte verilerimiz de dijitalleşiyor. Bu da güvenlik unsurunu çok daha önemli hale getiriyor. Günümüzde siber tehditler hiç olmadığı kadar risk oluşturmaya başladı. Bu tehditler sadece bireysel anlamda değil, işletmeler ve hatta ülkeler anlamında çok büyük bir sorun haline
geldi. Bu nedenle Kuveyt Türk olarak, “Sistemlerimiz kolay olmalı, güvenli olmalı, akıllı olmalı, hızlı olmalı, kesintisiz olmalı ve pürüzsüz olmalı” diyoruz. Bunların içinde güvenliği özellikle sayıyoruz çünkü dijital dönüşümün güvenli olması bizim öncelikli amaçlarımızdan biri. Biz Kuveyt Türk olarak dijital dönüşümde güvenlik sürecini bu alanda çok tecrübeli olan IT tarafımız ile
yürütüyoruz. BDDK da bu konuya büyük önem veriyor. Özellikle müşteri bilgi gizliliğine yönelik çalışmalar siber güvenliğin ne derece önemli ve dikkat edilmesi gereken bir konu olduğunu bizlere bir kez daha gösteriyor.
Türkiye’nin en büyük katılım bankası “Kuveyt Türk” olarak önümüzdeki yıllarda dijital dönüşüm noktasında hedeflediğiniz yeni projeleriniz nelerdir?
Kuveyt Türk olarak dijital dönüşüm sürecimizde öncelikle firmaları inceledik, danışmanlık şirketleriyle bir araya geldik. Amacımız yeni uygulamalar ve fikirler geliştirirken bu zamana kadar yapılan doğru işleri özümsemek oldu. Yakın zamanda
Switch adında bir kitap okudum, hatta bunu bloğumda arkadaşlarımız için özetledim. Orada şöyle bir bölüm var: “Bir işi yaparken başarı noktalarını bulun, bu size çok kolay çözümler getirir.” Biz de tam da bu doğrultuda başarı noktalarını araştırdık; firmalardan, danışmanlık şirketlerinden görüşler aldık. Ardından bir olgunluk değerlendirmesi yaparak üç yıllık dijital dönüşüm yol haritamızı belirledik. Bu projelerin içinde robot otomasyon, kâğıtsız bankacılık gibi yakın bir gelecekte sektörümüzü şekillendirecek çalışmalar yer alıyor. Bunların yanında fon kullandırım, finansal analitik ve yapay zekâya dayalı projelerimiz de bulunuyor. Yaklaşık 50 projeyi planlarımıza almış bulunmaktayız.
– FinTech’ler her geçen gün yaşamımızın içerisine birer birer dâhil olurken, sizce İslam İktisadı’nda FinTech faydalı olur mu?
FinTech’lerin her kuruma faydası var. Öncelikle kurumların göremedikleri ufak tefek gibi görünen ancak oldukça önemli detayları FinTech’ler görebiliyor, müşteri deneyimi merkezli olarak bunları çözebiliyorlar. Özellikle müşteri deneyimini artırdığımızda, ilerleyen dönemlerde müşteri sadakatini veya mevcut müşterilerin yeni müşteriler kazandırmasını, yani aslında direkt ölçemeyeceğimiz birçok faydayı artırmış olabiliriz. Bu nedenle FinTech’lere yönelik çalışmalarımızı yalnızca maddiyat olarak değerlendirmiyor, yarara odaklanıyoruz. Bundan 10 yıl öncesinde FinTech’ler kurumlara geldiğinde neredeyse kimse onlarla ilgilenmiyordu, şimdi ise şirketler FinTech’ler ile çalışmaya gayret ediyor. Bankacılık sektörü de
buna dâhil. Biz Kuveyt Türk’te FinTech komiteleri oluşturduk ve bu komiteler şu anda çalışmalarını sürdürüyor.
– Kuveyt Türk’ün teknolojisi ile sosyal sorumluluk projelerini birleştirerek yeni nesil projeler üretmek mümkün müdür?
Elbette mümkün. Örneğin bazı FinTech’ler sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirmek istiyor, hatta bunu “sosyal inovasyon” başlığı altında topluyor. Bir FinTech şunu diyebiliyor, “Ben burs vermek isteyenler ile almak isteyenleri aynı platformda
buluşturmak istiyorum.” Çünkü büyük kurumlar burs vermek istedikleri halde öğrenci bulamayabiliyorlar. Burs almak isteyenler de, kendilerini ifade edemediklerini dile getirebiliyor. Bu noktada bir FinTech, bir platform üzerinden iki tarafı buluşturabiliyor. Bunun bir tarafında firma olduğunda da, bu sosyal inovasyon örneği bir sosyal sorumluluk projesine dönüşüyor. Bu noktada Kuveyt Türk olarak hayata geçirdiğimiz 1010 Kâşif projemizden bahsetmek isterim. Proje kapsamında Türkiye’nin dört bir yanındaki okullara kodlama ve robotik eğitimi götürmeyi amaçlıyoruz. Şu anda okullarda pilot eğitimlerimiz devam ediyor. Bunun gibi yapmak istediğimiz başka projelerimiz de var. Burada temel amacımız, dijital inovasyonun daha fazla insan tarafından benimsenip daha fazla insana ulaşması ve toplumsal faydaya dönüşmesidir. Yani, sırf bu alanda da olmak için değil, gerçekten bir fayda sağlıyorsak yapalım anlayışıyla projeler üretip uygulamaya geçiyoruz.
FinTech konusunda Türkiye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Türkiye dijitalleşme alanında gerçekten çok önde olan bir ülke. Birçok alanda istatistiklerimiz dünya sıralamasında geri olabilir ancak diğer taraftan da dijitale çok yatkın bir milletiz. Bu yatkınlık bize, yeni projeler geliştirme, daha önce denenmeyeni deneme noktasında avantaj sağlıyor. Bu nedenle özellikle FinTech’lerin çok yakın zamanda ülkemizdeki birçok kurumla iş birliklerine başlayacağını düşünüyorum, ki bunu uzun süredir yapanların sayısı hiç de az değil. Özellikle yeni mezunlar, ‘büyük kurumlarda çalışalım’ düşüncesinin yanı sıra kendi işlerini kurmaya da odaklanacaktır. FinTech’lerin bu süreçteki en büyük riskini, kurumlardan gelen eleştirilere yüksek direnç göstermeleri olarak görüyorum. Bunun yanı sıra, FinTech’ler genellikle 2-3 kişiden oluşuyor; biri yazılımını yapıyor, biri satış pazarlamasını, biri de hukuk tarafını yürütüyor. İşte bu ekipten bir kişi dahi kaybedilse Fintech’ler çökme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Bu noktada kurumlar şöyle düşünüyor, “İki sene sonra karşımızda muhatap bulabilecek miyiz?” Dolayısıyla hem Fintech hem de kurumların tüm riskleri değerlendirerek sürecin başından itibaren çözüm geliştirmeleri büyük önem arz ediyor.
Son olarak İslam İktisadı’nın dijital dönüşümle birlikte büyüyeceğini düşünen biz gençlere neler tavsiye edersiniz?
Sadece İslam iktisadı değil, dünyadaki hemen hemen her şey dijitalle büyümeye aday. Bundan yüzyıllar önce dönemin en büyük yazarının, filozofunun veya bir meslek erbabının kendini, fikirlerini, işini topluma anlatma ihtimali çok zayıftı. Shakespeare’in kitap yazdığı dönemde ulaştığı kişi sayısıyla Harry Potter’ın yazarı J. K. Rowling’in ulaştığı kişi sayısını kıyaslamak mümkün mü? Artık böyle bir dünyada yaşıyoruz. O nedenle İslam iktisadının gelişmesi de doğru insanlar tarafından çok büyük coğrafyalara, çok büyük alanlara yayılabilir. Bu noktada doğru insan ve doğru içerik çok önemli. Çünkü yanlış insanların, yanlış içeriklerle İslam iktisadı üzerine yazılar yazması İslam iktisadının maalesef çok olumsuz yerlere gitmesine neden olabilir. Bu nedenle bizim gibi katılım bankalarına, üniversitelere, düzenleyici ve denetleyici otoritelere çok büyük iş düşüyor. Günümüzün imkânlarından faydalanarak doğru insanları toplumlarla buluşturmaya destek olmalıyız. Bu yapılabilirse İslam iktisadı için çok yararlı olur. Öyle platformlar var ki, artık insanlar Stanford Üniversitesi’nden dersler alabiliyor. Ne diyordu İbrahim Tatlıses, “Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık?” Şimdi Urfa’da Oxford var. Herkes her içeriğe her zaman her yerden ulaşabiliyor. Bu hem avantaj hem de dezavantajdır. Avantajı herkese ulaşabilir olmamız, dezavantajı ise yanlış insanların bizi temsilen herkese ulaşabilir olmasıdır. Buna özellikle dikkat etmek gerekir.
Katılım Analiz | İslam İktisadı Haber-Analiz Portalı olarak, Kuveyt Türk Katılım Bankası Dijital Bankacılık Grup Müdürü Dr. Okan Acar Bey’e çok teşekkür ederiz.